Doğan Gürsev

Dünya ve Türkiye barışçı bir evladını kaybetti!
Doğan Görsev’in anısı
Kemal Yalçın

Dünya ve Türkiye ömrünü barışa, adalate, özgürlüğe ve yeni bir dünya idealinin gerçekleştirilmesine adamış bir evladını, Doğan Görsev’i, 17 Kasım 2015 günü, İstanbul’da sonsuzluğa uğurladı… Onunla 1990 yılında, Almanya’da, Gelsenkirchen şehrinde Türk-Kürt Dostluk Girişimi’nin kuruluş çalışmaları sırasında tanışmıştık. Sevgili ve Değerli Eşi Nesrin Görsev’i de o yıllarda tanımıştım.

Doğan Görsev, Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk jet pilotlarındandı. Geçirdiği uçak kazansından sağ kurtuldu. Hava Kuvvetleri’nden ayrıldı. Kendini siyasi mücadeleye verdi. Çevirmenlik, gazetecilik, yayıncılık yaptı. Fransızca’dan Türkçe 20000 sayfa kadar metin çevirdi ya da düzeltmenliğini yaptı. Konuk Yayınları’nın sahibi olarak 1600 forma kadar kitap yayınladı.

Ahmet İsvan’ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde, İstanbul Belediyesi Kültür Müdürlüğü görevini yürüttü.-Türkiye Barış Derneği kurucularından biriydi. 12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra, tutuklandı. Hayatının dört yıla yakın zamanını Selimiye, Metris, Sultanahmet, Kabakoz hapishanelerinde geçirmek zorunda kaldı.

Sonra Almanya’da siyasi mültecilik yılları başladı. Uzun yıllar, evlatlarına, akrabalarına, yakınlarına, yoldaşlarını ve yurduna olan yakıcı hasretler içinde yaşadı.

Doğan Görsev, tutuklu Barış Derneği yöneticileriyle birlikte Avrupa Parlamentosu’nun 130 milletvekili tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş olan ilk Türkler arasındaydı. Gençlik yılları İkinci Dünya Savaşı’nın yoklukları ve karartma geceleri içinde geçti.

Dünya’da duvarların yapıldığını da, duvarların yıkıldığını da gördü. Ne dikilen duvarların üstüne çıkıp nutuk attı, ne de yıkılan duvarların altında kaldı…

Hiçbir zaman, hiçbir şart altında zalimlere teslim olmadı, umudunu, yaşama sevincini ve mücadele azmini yitirmedi.

Hiçbir zaman ideallerine, yeni bir dünyaya olan inancını kaybetmedi.

Bilimsel Sosyalizmi son nefesine kadar doğru bildi.

Komünist Manifest’in çevirisini 27 yılda tamamladı.

Yeni bir dünya idealinin gerçekleşmesi için ömrü boyunca çalıştı. İdeallerinin gerçekleştiğini göremedi fakat görmüş gibi yaşadı.

Yıllarını rüzgarlara vermedi!

Türkiye’de ve dünyada kalıcı bir barışın kurulabilmesi için hümanist bir militan olarak çalıştı.

Doğan Görsev, bir Avrupa Vatandaşıydı. Dünya onun vatanı, Türkiye ise Anavatanı idi.

Doğan Görsev, Türkiye’de yetişmiş özü sözü bir, kültürlü, aydın, dürüst ender insanlardan biriydi.

Şair, romantik yönleri de vardı. Nesrin Görsev’e sevdalanmış ve bu sevda hep çiçekli, hep baharlı kaldımıştı.

Nesrin Görsev’e yazdığı Ayrılırken başlıklı, 20 Temmuz 1949 tarihli ilk şiirinde duygularını şöyle dile getirmiştir:

Ağlamak:

Bu hesapta yoktu bak!

Dolu dolu olmuş gözlerin.

Gözlerin yıldızlar kadar parlak.

Ama ben bulutsuz geceleri severim.

Ağlamayı bırak!

Sonra şiirlerde, mektuplarda çiçeklenmiştir ararlındaki sevdalı hayat.

1 Temmuz 1952’de kaleme aldığı, Fevzi Paşa Caddesi’nde

Hırka-i Şerif Durağı başlıklı şiiri, 67 yıl süren sevdalı, maceralı bir hayattan ayrılıp sonsuzluğa giden yola başlamanın düşleri gibidir:

Gün gelecek eskiyecek maceramız.

Bu içinde kumru kumru gittiğimiz tramvaylar.

Bu eski yapılar, gölgelerinde dolaştığımız geceleri.

Sokak isimleri, üzerimize gelen bakışlar.

Yaşamak, sevişmek değişecek hep.

Adresini yazarken “Nazım Caddesi” desem

Adı yerine o köhne generalin.

Elbette daha aydın, daha arzu dolu olurdu mektuplarım…

Ne benim gibi fakir, ne senin gibi solgun bir yüz kalacak!

Öyle pürüzsüzleşecek ki sesleri şarkıcıların.

Kimse kahrolmayacak Faslı Hüzzamla akşamları.

Sevişmek helâl, gamlanmak haram olacak

ve bizim manzum maceramız

Yeni bir Aslı ile Kerem olacak…

Doğan Görsev ve Nesrin Görsev ile, Almanya’da 2002-2007 arasında çok uzun konuşmalar yaptım. Doğan Görsev’in hayatını Nesrin Görsev’in dilinden kaleme aldım. Anadolu’nu Evlatları başlıklı kitabımda, diğer yaşam öyküleriyle birlikte yayınladım.

Doğan Görsev’in ardında bu uzun yaşam öyküsünü aynen yayınlıyorum.

Nesrin Görsev’in, evlatları Ahmet ile Kerem Görsev’in acılarını payolaşıyorum.

Sevgili Doğan Abi, toprağın bol olsun!

Mezarın hep çiçekli ve ışıklı olsun!

Bilmeyenler ne bilsin onu,

Bilenlere selam olsun!

 

Bochum, 18 Kasım 2015                            

Kemal Yalçın

 

 

 

SEVDADA DENİZLEŞEREK

Nesrin ve Doğan Görsev’e

 

Kardelenler getirdi güneşi evimize

Ayva çiçekleri muştuladı yazları

Oğul verdi dalımızı konan arı.

 

Şahinden hızlı uçtuk yıllarca

Küçüldü dünya çıktıkça gökyüzüne

Konuştuk toprakla, insanlar susarken üstünde!

 

Yılları rüzgâra vermedik

Gülerken arkamızdan rüzgâr gülleri

Beyaz bir güvercindi fırtınalardan kaçırdığımız.

 

Denize ulaştığı yerdeyiz yaşamın

Dalgalar kucaklıyor gönlümüzün akışını

Denizleşiyoruz bir damla sevda içinde.

 

Kemal Yalçın

1995

 

BOŞUNA DEĞİL

 

Boşuna değil hiçbir şey.

Boşa gitmedi yürünen yol,

işlenen nakış,

ekilen tohum.

Boşa gitmedi

Ölümden genç bir gülücükle gizlenip

Sokaklara yazdığımız nehir şarkıları.

Çekilen acı,

dökülen ter

ve zeytin dallarına asılı kalan şafak

boşa gitmedi.

 

Çöl yeşeriyordu

Kabaran okyanusun selinde.

Sevda beyaz bir sayfaydı

Rüzgârlarla yazılan.

Değil, boşuna değil ağaran gece;

Çakılan kıvılcım boşuna değil.

Ters aktı belki

Yatak değiştirirken nehir.

 

Gündönümüydü,

Yer yerinden oynamıştı.

Bir avuç bahar tohumuydu

Değişen zamanın gözüne attığım.

 

Boşa gitmedi hiçbir şey.

Boşa gitmedi karanlığa isyanım.

Kemal Yalçın 1997

 

 

UMUDA YOLCULUK

 

Memleket çok uzakta,

Memleket aldığım her nefeste,

Kan revan içinde memleket.

Bakamıyorum dünyanın yüzüne!

 

Meline ansızın hastalanmış

Az önce geldi haberi.

Meline’yle kederlenir

Meline’yle sevinir insan çiçekleri.

 

Doğan Ağabey dersen

Ağır gelmiş yüreğine

Yıllardır onurla taşıdığı

Bir kucak zeytin dalı.

 

Oğlum Şafak ilkokul üçte

Dün uçurtma yaptık

Kendi seçti renkleri

Sarı, kırmızı, yeşil, mavi

Yarın salıvereceğiz gökyüzüne

Rengârenk olacak gözleri.

 

Her şey zıddını içerir

Zıddıyla var olur evrende.

Gün gelir

Başımız dikilir insanlık önünde.

Meline iyileşir

Beş yaprak açar gülleri.

Doğan Ağabey iletir

Zeytin dalını yerine.

Gökyüzü uçurtmalarla dolar

Dünya bir tutam gülücük olur

Umuda yolculuk hiç biter mi?

Kemal Yalçın

1996

 

 

 

NEREDE BAŞLAR BARIŞ?

 

Barış,

önce içimizde başlar

kendimize karşı.

 

Barış,

annenin dilinde,

sütünün akında başlar.

 

Barış,

konacak isimde

edilen duada başlar.

 

Barış,

oyunda, oyuncakta

öğretilen şarkıda başlar.

 

Barış,

kundakta, kucakta

barış, yuvada, okulda başlar.

 

Barış,

bayramda seyranda

barış, giyimde kuşamda başlar.

 

Barış,

yazılan tarihte

okutulan kitaplarda başlar.

 

Barış,

bilimde, teknikte

barış, gerçeğin ölçüsünde başlar.

 

Barış,

komşunun evinde,

toplumun vicdanında başlar.

 

Barış,

renkte, seste, çizgide

barış, dikilen heykelde başlar.

 

Barış,

tüten bacada,

dönen çarkta başlar.

 

Barış,

Sevgide, sevide

Barış, düşünen beyinde başlar.

 

Barış,

inançta, ibadette

barış tapınakta başlar.

 

Barış,

güzele, doğruya

hayranlıkta başlar.

 

Barış

tasayı, kıvancı, sevinci

paylaşımla başlar.

 

Barış insanı,

barış dünyayı,

barış evreni sevmekle başlar.

 

Herkes başlayabilir barışa

Herkes soluyabilir barışı

Herkes ilk adımı kendi atmalı

Küçük küçük, nakış nakış…

 

Kemal Yalçın

1997

 

 

KELEBEK

Nesrin ile Doğan Görsev’e

 

Papatyalar kaplamış bir bahçeydi ekran

Sen kelebek gibi uçarken

Piyanonun tuşlarında.

Koştum parmaklarını okşamaya

Yüreğim benden önce uçup gitti

Dillendirdiğin seslerin ardından.

 

Ne bakışımız değdi birbirine

Ne de ellerimiz.

“Nasılsın oğlum?” bile diyemedim

Yıllardır özlediğim yüreğinde ıslanmış

Bir sözcük bile duyamadım senden.

 

Okşadım, okşadım, okşadım

Akcamda yansıyan hayalini.

Bir tüyüne bile dokunamadım!

Serin bir rüzgar esti içimde,

Diken diken oldu tüylerim.

 

Mattisse’in Ikarus’u ile el ele

Kemanın yüreğinden içiyorum

Ses denizinin dalgalarını.

Ve günebakan çiçeğinin

Sıcaklığında düşünüyorum

Gün gün, mevsim mevsim

Sürgündeki sensizliğimi.

 

Gün olur,

Çakır gözüm bulutlanır

İki damla nisan yağmuru olursun

Senfonilerle yağarsın püsem, püsem yalnızlığıma.

 

Gün olur,

Üçlü bir oda müziği çalmak ister gönlüm.

Uzun yılların ardından gelirsin sensiz

Kimse duyamaz

mutluluğun, umudun, özlemin sesini.

 

Gün olur,

Uçar giderim gökyüzüne

Yıldızlara değer ellerlim.

Yüreğim bir tutam karanfil,

Açar kırmızı kırmızı bağrımda.

Yeryüzü gülümser,

Seni görürüm gözlerinin taa içinde.

 

Gün olur,

Dudağımı yakar hayalin.

Düşümde konuşurum gizlice

Güneş sabahsız doğar sensiz.

 

Oğlum, canım evladım, Kerem’im benim!

Değişimler içinde değişmeyensin sen.

Uçurtman ipini kopardı çoktan,

Yedi Tepe’nin birine düşmedi henüz.

Elin hâlâ avucumda

Küçücük, sımsıcak.

Bıyıkların hâlâ delikanlı, utangaç.

Büyüyen, yıllar kadar büyüyen

Senin hasretinin,

Katmerlenen sızısıdır yalnızca.

 

Kemal Yalçın

Şubat 1994 / Gelsenkirchen.