Son HaberlerYazılar

Deprem Bölgesindeki izlenimlerim ve düşüncelerim, Kemal Yalçın

 

DEPREM GERÇEKLERİ GÖSTERDİ

Böyle gelmiş böyle gidemez artık!

Deprem bölgesindeki gerçekleri yerinde görmek, deprem felaketini yaşamış insanların acılarını paylaşmak, görüp yaşadıklarımı yazmak amacıyla 14 Şubat 2023 günü Almanya’dan Malatya’ya gittim. Malatya, Gölbaşı, Adıyaman, Kâhta, Pazarcık, Narlı, Kahramanmaraş, Osmaniye, Nurdağı, İskenderun, Antakya, Arsuz ve çevresinde incelemeler yaptım, bizzat depremi yaşamış, depremden kurtulmuş, yakınlarını kaybetmiş insanlarla, polislerle, askerlerle, belediye başkanlarıyla, çeşitli dernek yöneticileriyle,  gazetecilerle, Türkiye, Japonya, Tayvan, Güney Kore, Kırgızistan arama kurtarma ekipleriyle, İspanya Sahra Hastanesi doktorlarıyla söyleşiler yaptım. İzlenimlerimi, yaşayıp gördüklerimi geniş bir biçimde yazmakta olduğum kitabımda anlatacağım. Bu yazımda izlenimlerimi, görüşlerimi, düşüncelerimi ve önerilerimi özet olarak dile getireceğim.

Malatya, 14 ŞUBAT 2023 Eksi 15 derecede ısınmaya çalışıyoruz.

Bilimin gücü depremi önlemeye yetmez, fakat depremlerdeki ölümleri önlemeye ve azaltmaya yeter.

6 Şubat 2023 günü meydana gelem deprem sıradan bir deprem değil, Türkiye’nin, Suriye’nin ve bölge insanlarının yaşadığı büyük bir felakettir. Felaketin büyüklüğü televizyon ekranlarına, fotoğraf karelerine sığmayacak kadar büyüktür. Mevcut hükümet, önceki hükümetler ve devlet bu felakete bilim ve tekniğe dayanarak gereken önlemleri almamış, bilimin ve tekniğin önerdiği hazırlıkları, tatbikatları yapmamıştır. Bu anlamda devlet ve devleti yöneten siyasiler eksik değil, çaresiz kalmıştır. Deprem afettir, fakat afeti felakete dönüştüren insanlardır, bilimin sözünü dinlemeyen yöneticilerdir.

Deprem yıkıcı, öldürücü bir tabiat olayıdır. Depremin dilini anlarsak “Geliyorum! Geliyorum!” diyen depreme karşı bilimsel, teknik hazırlık yaparsak uysallaşır. Dünyamız var olduğu sürece depremler olacaktır. Depremsiz bir dünya, soğumuş, donmuş, ölmüş bir dünya demektir.

Devleti yönetenlerin depreme karşı, deprem büyüklüklerine göre A, B, C planları yapması gerekirdi. 6, 7 ya da 8 şiddetindeki bir deprem meydana geldiğinde herkes görevini önceden bilmeliydi. Bu planlara göre ordusunu, polis örgütünü, belediyeleri, öğrencileri, vatandaşları hazırlaması, her yıl deprem tatbikatları yaptırması gerekirdi. Önceden hazırlanmış planlara göre deprem kurtarma faaliyetleri, deprem yardımları, çadırlar, konteynerler vb. koordine edilebilirdi.  Böyle bir düzenleme, koordineli çalışma yapılmadığı için depremden sonra zaman kaybedilmiş, yıkıntılar altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insan ölmüştür.

Kalacağım otelin sokağın girişi. Borular patlamış, sular buz tutmuş. 14.2.2023, Malatya, Foto: Kemal Yalçın

Tabiatla, denizlerle oynanmaz

Ben jeolog, deprem araştırma uzmanı değilim. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirdim. 35 yıl öğretmenlik yaptım. Yazarım. Evrende genel geçer evrensel tabiat yasaları vardır. Evrende her olayın bir sebebi vardır. Her olayın sebebi kendi cinsinden başka bir olaydır.

Deprem kader değildir, bir tabiat olayıdır. Depreme karşı ancak bilimle önlem alınabilir. Dua ile depreme karşı konulamaz. Dua ile depreme karşı dayanıklı yapılar yapılsaydı camiler, minareler yıkılmazdı. Duanın işi başka, bilimin işi başkadır.

 

Kâhta’da yıkılan, içindeki 49 insana mezar olan apartman doldurulan ve altından kanalizasyon ana kanalı geçen yere inşa edilmiş, kaçak katlar imar affına uğramıştır. Bunu Kâhta’da yaşayan herkes biliyor. Önceden belediye başkanına uyarılar da yapılmış. Siyasi çıkar hesaplarıyla uyarılar dikkate alınmamıştır.

Malatya’da yıkılan 2 yıl önce restore edilmiş olan tarihi cami.

Antakya şehri kurutulan Amik gölünün kaba toprağının üstüne, fay hatları dikkate alınmadan inşa edilmiştir. Bu nedenle depremde en büyük, en acı darbeyi almıştır.  İskenderun’da deniz doldurulmuş, üstüne çeşitli inşaatlar yapılmıştır. Deniz bu depremde kendi hakkını acımasızca geri almıştır.

Korona insanları ayırmıştı, deprem insanları birleştirmiş

Korona salgını döneminde insanlar içine kapanmış, en yakınına bile sarılmaktan, elini öpmekten, dokunmaktan kaçınır olmuştu. Deprem felaketi insanları ve devletleri birbirlerine yaklaştırdı. İnsanlar birbirlerinin yardımına koşuyor, gözyaşlarını silmeye çalışıyor. Yıkıntılar altından bir insanı canlı kurtarabilmek için canla başla çalışan farklı dinden ve dilden insanların kalplerinin sesi birdi. Bir canlı kurtaran bir dünya kurtarmış gibi seviniyor, sevinç gözyaşı döküyordu.

12 gün sonra üç canlı insan kurtaran Kırgızistan kurtarma ekibi ile birlikte. Antakya, 18.2.2023

Antakya’da Kırgızistan Arama ve Kurtarma Ekibi’nin depremden 12 gün sonra “Vali Ürgen Şükrü Kanatlı Mahallesi, Atatürk Caddesi, Kanatlı Apartmanı No: 156” adresinde yıkıntılar altında kalan üç insanı canlı kurtarmasına şahit oldum. Herkes birbirine sarılıyor, sevinci paylaşıyordu.

Kırgızistan Arama ve Kurtarma Ekibi’nin komutanı ile konuştum. “187 kişi geldik Türkiye’ye. Bugüne kadar 8 canlı insan kurtardık. 176 cansız bedeni çıkardık. Ben insanları kurtarırken kendi ailemi kurtarıyormuşum gibi çalıştım,” diyerek tuttu ellerimden.

Maraş’ta yıkılan bir gelin evi. Foto: Kemal Yalçın

Türkiye’nin dünyada çok seveni var

Türkiye’nin ne kadar çok dostu seveni olduğunu deprem felaketi sonrasında gördük ve görmeye devam ediyoruz. Yıllardan beri kapalı duran Türkiye-Ermenistan sınır kapısı Ermenistan Arama Kurtarma Ekibi’nin geçmesi için açıldı. Ermenistan Ekibi Adıyaman’da canla başla çalıştı. Halbuki Gümrü Depremi olarak da adlandırılan 7.2 büyüklüğündeki Spitak Depremi, o tarihte Sovyetler Birliği bünyesinde bulunan Ermenistan’ın Spitak bölgesinde 7 Aralık 1988 günü meydana gelmiş, 20.000 kadar insan ölmüştü.  Türkiye o zaman Kars’a kadar gelen yardımların Ermenistan’a geçmesine izin vermemişti. Zaman insanları da devletleri de değiştiriyor. Ermenistan geçmişte olanların adını bile anmadan Türkiye’nin yardımına koştu.

Pazarcık’ta yıkıntılardan geri kalanlar. Foto: Kemal Yalçın

Yunanistan acımızı paylaşan, yardıma koşan ilk devletlerden biri oldu. Yunan gazeteleri “Bugün hepimiz Türküz!” diyerek yardım kampanyası başlattı. Komşu komşuya her zaman muhtaçtır.

İspanyol Sahra Hastanesi iki günde kurulmuş

İspanya 82 kişilik ekibiyle, 8 TIR ile taşınan Sahra Hastanesi’ni İskenderun Arsuz’da EXPO alanına kurmuş. Doktorlarla konuştum. Psikolog bir bayan doktor, “Dillerimiz farklı fakat biz birbirimizle çok iyi anlaşıyoruz. Bir hastam var dört günden beri hiç gülmüyordu. Bugün ilk kez güldürmeyi başardım,” derken gözlerinden yaşlar akıyordu. Göz yaşlarını ben sildim. İnsanlık canlı bir şekilde deprem bölgesinde yaşamaktadır.

Antakya yok olmuş. 18.2.2023

İspanya Sahra Hastanesi Koordinatörü Roberto Arranz “Türkler İspanyollara çok benziyor. 20 yıldan beri çeşitli ülkelerde meydana gelen afet bölgelerinde çalıştım. Çeşit çeşit insanlar gördüm. Fakat Türkler kadar yardımsever insanlar görmedim. Arsuz’daki, çevremizdeki insanlar bizim yardımımıza koşuyorlar, ben böyle bir yardımseverliği daha önce görmedim. Sahra Hastanemizi Adana Havaalanı’nda bir lojistik firmasının 8 TIR’ına yükledik. Adana’dan Arsuz’a kadar taşıdılar. ‘Masraflarınızı ödeyelim,’ dedim, ‘Siz bizim en zor günümüzde yardıma gelmişsiniz, sizden para almak olmaz! Hayatta paradan daha değerli işler vardır,” dedi.

İspanyol Sahra Hastanesi girişi. İskenderun, Arsuz.

Japonlar Türkiye’nin iyiliğini hiç unutmadı

16 Şubat 2023 günü sabahı, Kâhta’da Nemrut Oteli’nde kahvaltı sırasında Japon Kurtarma Ekibinden Masato Yakabe ile konuştum. Çok iyi Türkçe konuşuyordu. Türkçeyi Tokyo Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde öğrenmiş, 2017 yılında mezun olduktan sonra öğrenci değişimi programı çerçevesinde Ankara Üniversitesi’ne gelmiş, siyaset dersleri almış. Sonra Tokyo’da Türkiye Büyükelçiliği’nde çalışmış. Peace Winds (Barış Rüzgârı” adlı uluslararası bir örgütün Filistin Bürosu’nda görev yapıyormuş.

Deprem haberini alır almaz Japonya’daki Peace Winds Merkez Bürosu Masato Yakabe’yi 10 kişilik öncü yardım ekibiyle derhal İstanbul’a göndermiş. 6 Şubat 2023 öğle saatlerinde İstanbul’a, oradan da 7 Şubatta Adana’ya gelmişler. Ekibin içindeki doktorlar acil kurtarmalarda görev almışlar. Adıyaman, Hatay, İskenderun ve Arsuz’da çalışmışlar.

İspanyol Hastanesi doktor ve tercümanı. Arsuz, 19.2.2023

Masato Yakabe dünyadan gelen yardımların düzenli yapılmadığından şikayetçi idi. Kendisine Japonya’nın Türkiye’ye böyle hızlı yardım etmesinin özel bir nedeni var mı?” diye sordum.

“Evet var,” dedi ve devam etti, “130 yıl kadar önce Japon denizinde bir Osmanlı gemisi batmıştı. Gemidekilerin imdadına yakınlardaki bir Japon adasında yaşayanlar yetişmiş. Birçok Osmanlı denizcisini kurtarmışlardı. Türkler vefalı insanlardır. Japonların yardımını hiç unutmamışlardır.

1980 yılında başlayan Irak-İran savaşı sırasında Tahran’daki Japon Büyükelçiliği’ndeki elçilik mensuplarını İran Devrim Muhafızları rehin almışlardı.   Japonya rehineleri kurtarmak için diplomatik yollardan çok uğraştı, fakat başaramadı. Araya Türkiye girdi. Sanırım o zaman Özal başbakandı. Özal İranlılarla konuşarak Japon rehineleri kurtardı. Rehineler Türk Hava Yollarının bir uçağıyla Tokya’ya getirilmiş ve Japonya Başbakanına teslim edilmişti.

Japon Kurtarma Ekibi’nden Masato Yakabe ile konuştum. Kahta, 16.2.2023

2011 yılında Japonya’da büyük deprem olduğu zaman Türkiye hemen yardıma geldi ve en uzun süre kalan bir yardım ekibi oldu. Biz Japonlar Türkiye’nin bu iyiliğini hiç unutmadık. İnsanlar ve devletler arasında vefa çok önemlidir.  Bu nedenle deprem felaketi yaşayan Türkiye’nin yardıma koştuk.”

20 Eylül 1999 günü Tayvan’da meydana gelen büyük deprem sırasında ilk yardıma gelen ülke Türkiye idi

Tayvan Arama ve Kurtarma Ekibi’nden Huang Chun Yuan ile Kâhta’da Nemrut Oteli’nde konuştum. “Tayvan Türkiye’ye çok uzak. Buna rağmen Tayvan Ekibi deprem bölgesine ulaşan ilk ekiplerden biri oldu. Bunun özel bir sebebi var mı?” sorusunu ona yönelttim. Çevirmenliğimizi Masato Yakabe yaptı.

“Evet özel bir sebebi var. 17 Ağustos 1999 tarihinde Türkiye’de Marmara depremi deprem olmuştu. Bu depremden 33 gün sonra 20 Eylül 1999 günü Tayvan’da da büyük bir deprem oldu. Deprem felaketine uğramış olan Türkiye Tayvan’ın yardımına koştu. Arama ve Kurtarmaya gelen ilk ekip Türk AKUT ekibi idi. Biz Tayvanlılar Türklerin bu iyiliğini hiç unutmadık. Maraş depreminde ilk yardımı Tayvan yaptı. 160 kişilik bir ekiple buraya geldik. Adıyaman’da çalıştık. 2 insanı canlı kurtardık.

Tayvan Arama ve Kurtarma Ekibi’nden Huang Chun Yuan ile Kâhta’da Nemrut Oteli’nde konuştum.

 Tayvan deprem uzmanları Türkiye’de yakın bir zamanda büyük bir deprem olacağını tahmin ediyordu. Bu depreme hazırlık yapmak için ben bugüne kadar 7 sefer Türkiye’ye geldim. İstanbul ve diğer deprem beklenen yerlerde tatbikatlar yaptık. Bu tatbikatlar Maraş depremi sonrasındaki kurtarma çalışmalarımızda bize çok yararlı oldu.”

Deprem için toplanan paralar deprem için kullanılmalıydı

Türkiye’yi yöneten siyasi sorumlular, hükümet üyeleri, bakanlar bilim insanlarının, jeologların, deprem araştırma kurum ve kuruluşlarının uyarılarını dikkate alarak vatandaşın verdiği paralarla oluşan deprem fonunda toplanan paraları depreme dayanıklı inşaatların yapımında kullanmış olsalardı bu şehirler yerle bir olmaz, bu kadar insanımız ölmezdi.

Devletin başındakiler, Deprem Fonunda toplanan milyarları nerede, nasıl ve neden kullandıklarını açıklamak zorundadırlar. Deprem fonunda toplanan 38 Milyar dolardan fazla paranın duble yol yapımına harcanmış olduğu basına yansıdı. Deprem paralarını yol yapımına harcama kararı verenler suç işlemişlerdir. Bu paralarla dayanıklı deprem evleri yapılsaydı, binlerce, onbinlerce insanımız ölmeyebilirdi.

Deprem bölgesinde yıkılan evlerden, hastanelerden, okullardan daha çok, ayakta kalan, depremi hiç zarar almadan atlatan evlerle, yapılarla, okullarla, binalarla ilgilendim.

Malatya Fırat İlkokulu sapasağlam ayakta. Bilgi veren Osman Yıldırım.

Malatya’da etrafındaki tüm yapılar yıkıldığı ya da büyük zarar gördüğü halde iki yıl önce kullanıma başlanmış Fırat İlköğretim Okulu tek bir çizik bile almadan dimdik ayakta kalmıştır. Ben de bu okulda konakladım. Malatya’da hemen hemen bütün apartmanlar yıkıldığı, darbe aldığı halde TOKİ evleri dimdik ayakta kalmıştır.

O halde demirinden, çimentosundan, yapı malzemelerinden çalıp çırpma olmasaydı, plan ve projeler bilimin öngördüğü kurallara ve şartlara göre olsaydı bu depremde bu kadar korkunç yıkım olmayabilirdi.

İskenderun’da 1913 yılında Fransızlar tarafından inşa edilmiş olan İskenderun Tren İstasyonu binaları çevresindeki yeni binalar yıkıldığı, büyük hasar gördüğü halde dimdik ayakta durmaktadır.

Deprem felaketi sırasında kullanılan dil barış ve sevgi dili olmalıdır

Bir insanın içinde ne varsa ağzından o çıkar. Devleti yönetenler, devletin başındakiler ağızlarından çıkanlara millet, vatandaş kan ağlarken daha çok dikkat   etmelidirler. Küfür, hakaret ve nefret sözleri devletin birliğini, milletin bütünlüğünü bozar. Vatandaş yıkıntılar altında kalmış canlarını kurtarmak isterken cumhurbaşkanı parti başkanı olarak konuşmamalıdır. Deprem bölgesinde konuştuğum acılı fakat sağduyulu birçok insan Cumhurbaşkanının kullandığı dilden çok rahatsız olduklarını dile getirdiler. Ayrı ayrı yerlerde ve şehirlerde hemen hemen aynı sözleri duydum: “Ayarını bozduğun kantar gün gelir seni de tartar!”

Deprem yardımları koordineli, düzenli ve adil dağıtılmamıştır

İnsanlarımız, vatandaşlarımız çok fedakâr, çok duyarlı, çok sabırlı ve vakurdur. İnsanlarımız dürüst ve vicdanlıdır. Elinde ne varsa, gönlünden ne koparsa deprem bölgesindeki acılı, kederli, yaralı insanların hizmetine sunmak istemiştir ve istemektedir. Fakat gerek toplanan yardımlar gerekse devlet yardımları düzenli, koordineli, adil dağıtılamamıştır. Bazı yardımlar kimine ihtiyacından fazla gitmiş, kimine ise hiç gitmemiştir. En çok ihtiyaç duyulan çadırlar düzenli dağıtılmamıştır. Birçok yerde yardımlar yapılırken particilik, ayrımcılık yapılmıştır. Alevi-Sünni ayrımı yapıldığını gördüm, yaşadım ve duydum.

Adıyaman Alevi Kültür Dernekleri Yenimahalle Cemevi Dedesi Kıreşanlı Karip Bozkır 

Alevi Kültür Dernekleri Adıyaman Şubesi’ne 16 Şubat 2023 günü gittim. 5 yıl önce yapılan Cemevi depremden darbe almadan kurtulmuş. Salonlarında 600 kişiye konaklama imkânı vermişler. Bir salonu eczane ve sağlık merkezi yapmışlar. Kıreşanlı Karip Bozkır Dede ile konuştum.

“Yönetim Kurulumuzdan sadece ben sağ kaldım, depremin ilk gününden, ilk anından itibaren yaralarımızı sarmaya, acılı insanlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar hiç devlet yardımı görmedik. Bize gelen yardımlara el koyuyorlar. Herkes benden çadır istiyor. Elimizde çadır yok. Bize gelen çadırlara Adıyaman girişinde el koyuyorlar. İnsanların çadıra ve gıdaya ihtiyacı var.” dedi.

Alevi Kültür Dernekleri Pazarcık Şubesi’ne gittim. Başkan vekili ve dernek saymanı Doğan Çoğu ile konuştum. Dernek Yönetiminden insanlar ve çok sayıda üyeleri göçük altında kalarak ölmüş.

Depremden sonraki ilk sekiz günde belediyeden, yardım kuruluşlarından kimse yanlarına gelmemiş, dertlerini sormamış. Belediye başkanı sekizinci günde derneğin önünden geçerken Alevilere selam vermiş. İnsanlar isyan etmiş. “Devlet yok burada!” diye ifade etti yaşadıklarını.

Adıyaman Alevi Kültür Derneğinden odun yardımı alan bir depremzede.

Doğan Çoğu’nun söylediklerini aynen yazıyorum: “Depremde bile ayrımcılık yapılıyor. Bize gönderilen yardımlar bize verilmedi, verilmiyor. Benim inancıma göre 72 millet birdir. Fakat isyandayım. 2 günden beri acil ihtiyacımız olan iki kamyon kum istiyoruz, bekliyoruz, hâlâ verilmiyor! Yaz bunları yaz, gerçekler bilinsin!” dedi.

Deprem yardım ve kurtarma kurumlarına siyaset girmiştir.

Deprem bölgelerinde bana en çok “Kızılay nerede?” diye sordular. Ben de onlara sordum. Eskiden  bir deprem olduğunda Kızılay çadırları kurulurdu. Şimdi ise her yerde AFAD yazılı çadırlar kurulmuş. Bazı yerlerde ise çadırın önünde AFAD yazılı, üstündeki örtüde ise “Türk Kızılay” yazılı.

Bunu askerlere, polislere, ilgili kişilere sordum. “Görev bölümü yapıldı. Kızılay yemek, içecek dağıtıyor, AFAD arama ve kurtarma yapıyor,” cevabını verdiler. Fakat konuştuğum insanların çoğu Kızılay’ın ve AFAD’ın başındaki, yönetimindeki kişilerin hükümetin, partili Cumhurbaşkanının yandaşları, taraftarları olduğunu söylediler. Bu durum Kızılay’a ve AFAD’a karşı güvensizliği yaygınlaştırmış. Halbuki Kızılay ve AFAD gibi devletin yardım kuruluşları, örgütleri tarafsız olmak zorundadır.

Adıyaman Alevi Kültür Derneğinden yardım almak için bekleyenler, 16.2.2023, Foto: Kemal Yalçın

Belediyeler, kurumlar, vatandaşlar çok büyük yardımlar yaptı

Birçok belediye 6 Şubat 2023 sabahından itibaren deprem bölgesine yardım göndermeye başladı. Belediyeler yardım ve kurtarmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Kardeş şehirler birbirinin yardımına koştu. Batıdan gönderilen yardım kamyonları yollar tahrip olduğundan Malatya’ya ulaşamadı. Fakat Van belediyesi ve vilayeti depremden kısa bir süre sonra Malatya’ya yetişmişti.

Deprem bölgesinde çok sayıda belediyenin aşevleri, yardım merkezleri kurduğunu gördüm. Çok mutlu oldum. Ne kadar çok yüce ruhlu, vicdanlı, dürüst insanlar var Türkiye’de! Bodrum Belediyesi ile Arsuz Belediyesi Expo alanında çok geniş bir Dostluk Kenti kurmuşlar. Arsuz Belediye Başkanı Dr. Asaf Güven ile 19 Şubat 2023 günü saat 13.45’te konuştum. Dediklerini aynen yazıyorum:

İskenderun Arsuz ilçesi Belediye Başkanı Dr. Asaf Güven  ve hanımı ile Bodrum-Arsuz Dostluk kentinde. 19.2.2023

“Deprem olduktan kısa bir süre sonra kaymakamla görüştüm. Kaymakamlık bahçesinde bir kriz masası oluşturduk. Maalesef Kızılay ve AFAD ortalıkta yoktu. Depremin ikinci gecesinde Bodrum Belediyesi yardım ekipleri bize ulaştı. Dördüncü günde Fransa yardım ekibi geldi. Halk kendini kendi imkanlarıyla kurtarmaya çalışıyordu. Şunu gördük: Devlet baştan sona hazırlıksızdı. Plan program yoktu. Deprem olduğu an ve sonrasında ne yapılacağı konusunda hiçbir hazırlık yoktu. Diyorlar ki, Kızılay’dan yükü aldık AFAD’a verdik. AFAD hâlâ ortalıkta, Arsuz’da yok. Bize ilk önce Bodrum Belediyesi yardıma geldi. Daha sonra Şişli, Sarıyer, İstanbul Büyükşehir ekipleri geldiler. Fakat esas yardımları önceden hazırlanmış plana göre devlet yapmalıydı.”

Sözün bittiği değil başlayacağı yerdeyiz şimdi

Bu deprem insanların dünyaya bakışını, devletlerin yıllardan beri uyguladıkları düşmanca siyasetleri değiştirdi. İnsanlar ve devletler ne oldum dememeli ne olacağım demeli. Bir gece ansızın neyin ve kimin geleceği belli olmaz. Türkler ve Yunanlılar, Ermeniler ve Türkler bu depremde yıkıntılar altındaki insanların hayatlarını kurtarmak için ölüme karşı birlikte savaştılar. Bu deprem insanlara, devletlere barışın önemini ve değerini de gösterdi.

Fransızlar tarafından 1913 yılın da inşa edilmiş olan İskenderun Tren İstasyonu binaları dimdik ayakta duruyor.

Bu deprem Türkiye için bir dönüm noktası olmalıdır

Yıkılan binlerce binanın arasında dimdik duran binaların, yapıların dilini anlamalıyız. Dimdik ayakta duran binalar dürüstlüğün, bilimin, tekniğin sembolleridir. Yıkılan binlerce bina ise geçmişin yanlışlarının, uygulanan partizanlıklarının, insan hayatını para hırsıyla yok etmiş olan siyasi sistemin açık ve net göstergeleridir.

Deprem bölgesinde insanlar ölenlerin kimliğini değil sayısını söylüyorlar. “Senin bir annen ölmüş, benim ailemden sekiz kişi öldü, haline şükret!” diyorlar. Deprem bölgesinde acıları göre göre acıma hissimi kaybettim. Yıkılan evleri, toprağa gömülen şehirleri, sıfırlanan hayatları gördükçe böyle gelmiş böyle gidemez, diye düşünmeye başladım.

Bu deprem Türkiye’de binlerce, milyonlarca insanın hayatını sıfırladı. İnsanlar yıllardan beri yarattıkları her şeylerini kaybettiler. Fakat Türkiye ayaktadır. Türkiye’nin hayatı sıfırlanmamıştır. Hayatta her son yeni bir başlangıçtır. Sözün bittiği değil, başlayacağı yerdeyiz şimdi!

Bochum, 24 Şubat 2023, Kemal Yalçın