EdebiyatYazılar

Dünyaya örnek olan insanlar: ÜRGÜPLÜ EŞEKLİ KÜTÜPHANECİ MUSTAFA GÜZELGÖZ, Larisa-Ürgüp Kardeş Şehir İlişkisini kuranlar: DİMİTRİOS KATSİKAS ile AZİZ GÜZELGÖZ

 

Tek çiçekle bahar olmaz, fakat ilk çiçekler açmayınca da bahar gelmez!

Ürgüplü Mustafa Güzelgöz, Aziz Güzelgöz ve Dimitrios Katsikas baharı müjdeleyen ilk çiçeklerdi. Onlar emek verip çiçek açmasalardı, günümüzde yaşadığımız baharlar belki de çok geç gelecekti.

Mustafa Güzelgöz’e, Aziz Güzelgöz’ ve Dimitrios Katsikas’a çok teşekkür ederim. Eforisto poli!

Şu yaşadığımız dünyada, şu Türkiye’de, şu Yunanistan’da ne güzel insanlar var! Ürgüplü Mustafa Güzelgöz’ü, oğlu Aziz Güzelgöz’ü, Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas’ı tanıyanınız, duyanınız var mı? Tanımıyor olabilirsiniz. Zaten ben de tanımamış, duymamış olabileceğinizi düşünerek bu yazıyı yazıyorum.

Mustafa Güzelgöz 1921’de Ürgüp’te doğdu. 1944 yılında Ürgüp Tahsinağa Kütüphanesi’ne memur olarak atandı. 1972 yılına kadar çalıştı. “Halk kütüphaneye gelmiyorsa kütüphaneyi halka götürmek gerek’’ düşüncesiyle seyyar kütüphanesini, üç eşek, üç katır ve iki atla yöredeki 36 köye ulaştırdı. Sadece seyyar kütüphane değil, spor teşkilatı kurulması, köy gazetesi, folklor ve bando çalışmaları, ilk sinema gösterimi ve fotoğrafçılık, kooperatifçilik çalışmaları gibi hizmetlerde bulundu.  Güzelgöz arkasında 12 kütüphane ve 85 bin cilt kitap bırakarak 2005 yılında vefat etti.

Mustafa Güzelgöz, 1963 yılında ABD’de düzenlenen ve çeşitli ülkelerden yaratıcı insanların değerlendirildiği yarışmada, “The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi Ödülü”nü kazandı. Bu alanda ödül alan ilk Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı oldu.

Dimitrios Katsikas, ninesi ve dedesi 1924 yılında gözleri arkada kalarak mübadele antlaşmasıyla Ürgüp’ten, var oldukları  topraklardan , anayurtlarından koparılarak Larisa’ya iskan edilmişlerdi. Ömürleri hasret içinde geçmişti. Dimitrios Selanik Üniversitesi Teoloji ve Felsefe Bölümü’nü bitirmişti. Ninesinin isteği üzerinde Ürgüp çeşmesinden bir şişe su ve evlerinin önünden bir torba toprak getirmek üzere Ürgüp’e gelmişti. Mustafa Güzelgöz ve Aziz Güzelgöz ile tanıştı.

Aziz Güzelgöz, Mustafa Güzelgöz’ün oğludur. Dimitrios Katsikas ile dost oldu. Ürgüp ile 1924 yılında Mübadele Anlaşmasıyla Yunanistan’ın Larisa şehrine mecburi sürgüne gönderilen Karamanlılarla bağ kurdu. Dimitrios ile birlikte çalışarak Ürgüp ile Larisa’yı kardeş şehir yaptılar. Ürgüp ve Larisa’nın girişine karşılıklı heyetlerin katılımıyla dostluk ve kardeşlik levhasını astılar.

Yazar Fakir Baykurt ve Eşekli Kütüphaneci

27 Şubat 2021 günü, Mübadil Torunları Lakırdı Kitap Kulübü ZOOM  çevrim içi kültür etkinliği düzenledi. Türkiye ve Yunanistan’da barış kültürünün gelişmesi, okuma sevgisinin gelişmesi için çalışmalar yapmış bu güzel insanları hatırlamak amacıyla ayın kitabı olarak Eşekli Kütüphaneci’yi ve Yazar Fakir Baykurt’u değerlendirdi.

Fakir Baykurt’u 6 Eylül 1999 akşamı acil servisten Essen Üniversitesi Kliniği’ne ben götürmüştüm. Önce Binali Bozkurt’un evinde şifa niyetine yoğurt çorbası içtik, fotoğraf çekildik. Sonra Binali Bozkurt ile birlikte kliniğe getirdik.

Fakir Hoca’nın yanında çantası vardı. Çantasının içinde Eşekli Kütüphaneci’nin el yazmaları vardı. Eşekli Kütüphaneci’yi bana çok anlatmıştı. Kitabın adını çok önceden koymuştu. Basılmışını görmek istiyordu. Elinden kalemi düşünceye kadar bu kitap üzerinde çalıştı. Fakat bitiremedi. 11 Ekim 1999 tarihinde Essen Üniversitesi Kliniği’nde vefat etti. Kitaba son noktayı Kızı Işık Baykurt koydu. Eşekli Kütüphaneci önce 2000 yılında Adam Yayınları’ndan daha sonra da Literatür Yayınları’ndan çıktı.

Fakir Baykurt, Mustafa Güzelgöz’ün çalışmalarına örnek bir çalışma olarak çok önem veriyordu. Ayrıca Türkiye-Yunanistan halklarının dostluk ve kardeşliğinin gelişmesine de çok önem veriyordu. Bu nedenle Ürgüp’e gitmiş, Mustafa Güzelgöz ve Aziz Güzelgöz ile görüşmüş, yerinde uzun araştırmalar yapmıştı.

Fakir Baykurt Eşekli Kütüphaneci’nin Sunuş’unda şunları yazmıştı:

“Bu romanda üç öyküyü birbirine sarılmış bulacaksın sevgili okur. Bunu senin önünde yazarlık becerilerimi göstermek için yapmadım. Bilirsin ben çok eskilerden sürüp gelen klasik anlatımın olanaklarının bitmediğine inanırım. Bunu üstelik soylu da bulurum. Gene bilirsin, her yapıt yazılmadan önce kendine yakışan biçimi arar. Bu nedenle üç öykü birbirine sarıldı.

Birincisi Larisalı Dimitrios’la Ürgüplü Aziz’in, bu kentleri kardeş yapma yolundaki savaşımı.

İkincisi, Ürgüp’te Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz’ün öyküsü. Mustafa Bey’de derin bir kitap sevgisi vardı… Ama ne yazık öykünün sonu acı bitiyor. Aydınlık düşmanları Mustafa Bey’i kolayca saf dışı ettiler. Ama acı bitse de Mustafa Bey savaşımı kazanıyor. Onun kişiliğinde biz kazanıyoruz. Biz derken sevgili okur, bunun içinde sen de varsın.

Üçüncü öykü, Ürgüplü Refik Başaran’ın kısa yaşamı. Refik Başaran 38 yaşında öldü. Ama yarım yüzyıl Anadolu onunla söyledi, onunla ağladı, onunla gülüp oynadı. Refik Başaran’ın müziği Türk ve Yunan halkları arasında ince bir köprü kurdu. Bu romanı sunarken senin sevginin o insanları saracağına güveniyorum sevgili okurum. İyi okumalar.”

Ürgüplü Tahsin Ağa

 Mustafa Güzelgöz romanda Fakir Baykurt’a Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’nin tarihini şöyle anlatıyor:

“Gerçekte Ürgüp kitaplığının geçmişi çok eskidir. İlkin yukarıda Temenni Tepesi’ndeydi. Orda gördüğün kümbet yapıyı bizim buralı ama İstanbul’da padişah Abdülmecit’in sarayında çalışan Tahsin Ağa yaptırdı. … Tahsin Ağa sarayda ilkin bahçevanlık yaptı. Sonra kızlarağası oldu. Sonra kendisini Abdülmecit’in kitaplığında görevlendirdiler. Orda kitapları düzenli tutardı. Padişah’ın istediği kitapları götürür, okuyup geri verdiklerini geri getirir, yerine yerleştirirdi. Vakit buldukça kendi de bütün eski kitapları karıştırır, okurdu. Bunların çoğu elyazması tek tek kitaplardı. Ama kimisinden ikişer, üçer vardı. Tahsin Ağa bunları saptadı. Baktı böyle çift kitaplar epeyce vardı.

Bir gün uygun bir sırasını bulup Abdülmecit’e söyledi: “… Hünkârım acaba kitaplığınızda iki, üç olan kitaplardan birerini kulunuza bağışlasanız, bunlarla yurduma bir kitaplık açsam olmaz mı?”

Abdülmecit sordu: “Bunun için bir yapı var mı?”

“Yok ama yaparız Hünkârım.”

“Önce yapıyı yap, sonra kitapları düşünelim.”

Abdülmecit ilim irfana önem veren bir padişahtı.

Tahsin Ağa Temenni Tepesi’ndeki o yapıyı yaptırdı. Padişah da çift ya da üç olan kitaplardan 817 cildini bağışladı. Kitapları develere yükleyip yola çıkardılar. 1854 yılında Ürgüp’te hem medrese hem bir kitaplık açıldı.” (Eşekli Kütüphaneci, s.39-40)

Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz’ün yaratıcı çalışmaları

Mustafa Güzelgöz iyi futbol oynuyordu. Ürgüp takımında en çok gölü o atıyordu. Attığı gollerle futbol seven kaymakamın gözüne girdi. Kitap sevgisi, eşek, katır, beygirlerle taşıdığı Gezici Kütüphane kaymakamın hoşuna gitti. Eğitimi, çalışkanlığı uygun olduğundan kaymakamın onayı ile Tahsin Ağa Kütüphanesi’nde kadrolu devlet memuru oldu.

Mustafa Güzelgöz gençlerle futbol takımı kurdu. “Gol ayakla değil, beyinle atılır. Kitap okursanız daha çok gol atarsınız,” dedi. Gençleri bu yoldan kitap okumaya teşvik etti.

Kadınları kitapla tanıştırmanın ve okutmanın yolu

Güzelgöz’ün altı çocuğundan en küçüğü olan Aziz Güzelgöz, babasının kadınları kitapla tanıştırmanın ve okutmanın yolunu nasıl bulduğunu şöyle anlatıyor:

“Babam Mustafa Güzelgöz gittiği köylerde bakmış ki kadınlar uzaktan bakıyor. Kadınları kütüphaneye nasıl çekerim diye düşünüyor. Singer ve Zetina firmalarına mektup yazıp bağış olarak dikiş makinesi alıyor. Kütüphanelerin odalarına koyup kadınlara, ‘Dikilecek eşyanız olduğunda gelip burada dikebilirsiniz ama tek şart, kitap okuyacaksınız,’ diyor. O zamanlar dikiş makinesi bulamayan kadınlar gelip dikiş dikiyor ve kitap okuyordu.”

Fotoğrafçılık kursu ve gezisi sinema

Mustafa Güzelgöz imkansızlıklara teslim olmuyordu. Yeniliklere hasretti. Ankara’ya gittiğinde gördüğü yenilikleri Ürgüp’e ve köylere ulaştırmak istiyordu. Çeşitlik imkanlarla elektrik üreten bir jenarötör ve sinema makinası satın aldı. Katırlarla taşıdığı jenarötörü harman yerlerinde çalıştırdı. Harman döven köylülere ilk kez sinemayı tanıttı. Filmlerle tanıştırdı.

Gençler için fotoğrafçılık ve folklor kursu açtı. İnsanları kahveden kütüphaneye çekebilmek için kütüphanenin bahçesinde bedava çay kahve servisi yaptı, radyo dinlemelerini sağladı.

Çökek köyünde köylülerin ürünlerini değerlendirebilmesi için kooperatif kurmalarına yardımcı oldu. Köylülerin ürünlerine pazar buldu, değer kazandırdı.

Mustafa Güzelgöz kitaba ve okumaya aşıktı. Okuma yazma öğrenirken başlamıştı başkalarına kitap okumaya. İlkokul ikinci sınıftayken komşuları Kör Saniye Teyze’ye ders kitaplarını on kez, yirmi kez okumuştu. Daha sonra Kör Saniye Teyze’nin evine gelen kadınlara kızlara Karacaoğlan’ı, Âşık Garip’i, Kerem ile Aslı’yı, Elif ile Mahmut’u, Koçyiğit Köroğlu’nu ve İnatçı Kahraman Ağa adlı kitapları okudu.

Bunun için Mustafa Güzelgöz “Halka kitap götürmek, çöle su götürmek kadar önemlidir,” diyordu. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadı. Sorunları çözmek için çok okuyor, araştırıyor ve öğrendiklerini akıl ve mantıkla uyguluyordu.

The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi Ödülü

Mustafa Güzelgöz çalışmalarıyla, halkına gönüllü olarak hizmet eden yaratıcı insanları ödüllendirmek üzere 1963 yılında ABD’de düzenlen bir yarışmada “The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi” ile ödüllendirildi. Kütüphaneye Amerikan Barış Gönüllüleri tarafından 1963 yılında bir cip, 1967 yılında ise Ürgüp’e geziye gelen ABD büyükelçisi tarafından bir pikap hediye edildi.

Halkın aydınlanmasını istemeyenlerin intikamı

Çalışmalarıyla yaşadığı bölgenin kalkınma önderi haline gelen Güzelgöz, kütüphane müdürlüğü dışında birçok kurumda daha görev aldı. “Asli görevi olan kütüphane müdürlüğünü ihmal ettiği, diğer görevlerinde şahsi çıkar sağladığı” şikayetleri üzerine bir soruşturma geçirdi ve emekliye ayrılması istendi. 1972 yılında düzenlenen bir jübileyle 28 yıl sürdürdüğü kütüphanecilikten ayrıldı.

Söz uçar yazı kalır!

Mustafa Güzelgöz’ün hayatı Fakir Baykurt’un Eşekli Kütüphaneci adlı romanından başka Kütüphaneci Yazar Aydın İleri ile gazeteci Tayfun Talipoğlu’nun ortak çalışması olan Eşekle Gelen Aydınlık (2006) adlı kitaba konu oldu.

2012 yılında İstanbul Maltepe ilçesinde Maltepe Üniversitesi yerleşkesinin yer aldığı Marmara Eğitim Köyü’ne Mustafa Güzelgöz’ün bir heykeli ve 2017 yılında İstanbul’un Kartal ilçesi meydanına Niyazi Dedeoğlu tarafından yapılan heykeli dikildi.

Eşekli Kütüphaneci’nin köylere seyyar kütüphane ulaştırma çabası, 2000’li yıllarda “bisikletli kütüphaneci” olarak halk kütüphanelerini tanıtma gibi faaliyetlere esin kaynağı oldu.

Mustafa Güzelgöz’ün başlattığı köylere kitap götürme çalışmaları Türkiye’de birçok kitap okuma kulüplerinin kurulmasına, seyyar kitaplıkların geliştirilmesine ilham kaynağı oldu. Bunlardan biri İzmir-Selçuk’ta Emine Bekdemir tarafından kurulan “Çocuklarımızla Okuyoruz Kitap Kulübü”dür. Bu kulüp Ege Bölgesinde 11 köye kitaplık kurdu.

Suruç ilçesi köylerine kitap dağıtan gezici bir kütüphane de günümüzde örnek çalışmalar yapıyor.

Günümüzün “Eşekli Kitapçısı” Almanya’nın Oberhausen şehrinde yaşayan Ersin Bilge de Erzincan, Burdur köylerine eşekle kitap, defter, kalem, silgi, ayakkabı, palto dağıtıyor. Bu örnek çalışmaları da başka yazılarımda tanıtacağım.

Larisa-Ürgüp Kardeş Şehir dostlukları geliştirdi, yeni kardeşliklere örnek oldu

Uzun uğraşlardan sonra Aziz Güzelgöz ile Dimitrios Katsikas’ın çabalarıyla kurulmuş olan Larisa-Ürgüp Kardeş Şehir dostluk ve sevgi ilişkileri zamanla gelişti. 1999 yılında kurulan Lozan Mübadilleri Vakfı, Almanya ve Türkiye’de kurulan Türk-Yunan Dostluk Dernekleri Türk ve Yunan Halklarının dostluğu, Ege’nin bir barış denizi olması için yapılan çalışmalarla devam ediyor.

Bu güzel olayları romanlaştıran, kalıcı hale getiren Fakir Baykurt’a,  Aydın İleri ile gazeteci Tayfun Talipoğlu’na ve bu konuda kitap, yazı, makale yazan, Mustafa Güzelgöz’ün heykellerini yapanlara, sokaklara adını veren değerbilir insanlara ve kurumlara saygı, sevgi ve teşekkürlerimi sunarım.

Bochum, 1 Mart 2021,  Kemal Yalçın