EdebiyatYazılar

Çorum ili Mecitözü ilçesinden Karakuş Ailesi’nin Ermeni Kirkor Diker Ailesi’ni arama öyküsü

 

Evimizdeki, büromuzdaki kayıp bir fotoğrafı, bir belgeyi aramak zordur. Olabilecek yerleri ararız, bulamayız. Gözden kaçmıştır diyerek tekrar tek tek elden geçiririz dosyaları, dolapları. Sonunda aklımıza gelemeyen bir yerde, gözümüzün önünde duran bir zarfın içinde buluveririz aradığımız eski bir fotoğrafı.

Dünyada kayıp bir insanı, bir aileyi aramak ise çok daha zordur. Ben bu zorlukları dedeme nineme 1920 yılında emanet bırakılan Rum komşumuz Minoğlu’nun kızlarının çeyizlerinin sahiplerini Yunanistan’da 74 yıl sonra ararken yaşamıştım. Aynı zorlukları 1915 büyük felaketinden, katliamından, soykırımından kurtulabilmiş, hayatta kalabilmiş canlı tarihleri Anadolu’da 1998 yılında ararken de yaşamıştım. Her taşın altından bir ses, bir iz, bir çığlık, bir insan çıkar! Sesi, çığlığı, insanı dinlersiniz. Fakat aradığınız insan, aradığınız ses değildir bulduğunuz.

Bulduğunuz insanlar da sizinle birlikte heyecanlanır, onlar da sizinle beraber aramaya başlarlar. Sizinle beraber meraklanırlar. “Aman bulunca bize de haber ver!” derler.

Çorum ili Mecitözü ilçesinden Ali Karakuş ile Esma Karakuş 1960 yılında evlenmişler. Ali Karakuş Mecitözü’nün Köseeyyüp Köyünde 1942 yılında doğmuş. Esma Karakuş ise Mecitözü’nün Kayı köyünde 1946’da doğmuş. Kayı köyü bir Alevi köyü. Aleviler bu köye sonradan gelip yerleşmişler. Ali Karakuş ailesiyle birlikte 1960 yılında Köseeyüp Köyünden Mecitözü’ne taşınmışlar. Komşuları Kirkor Diker olarak bilinen, gerçek soy adi “Kirkoryan” olan bir Ermeniymiş. Ayakkabıcılık yaparmış. Kirkor’un hanımının adı Vartuhi imiş. Kapı komşusu olarak her gün görüşürlermiş.

Ali Karakuş

Ali ile Esma çiftinin sekiz çocukları olmuş. Bunlarda beşi yaşamış Büyükten küçüğe sırayla Birgül, Nurgül, Ergül, Fadime, Boran. Ali Karakuş Mecitözü’nde yaşarken TIR şoförlüğü yaparak geçimini sağlıyormuş. 1973 yılında Almanya’ya işçi olarak gelmiş. Daha sonra eşini,  iki  kızını Birgül ile Nurgül’ü Almanya’ya getirmiş. Ergül, Fadime ve Boran Almanya’da dünyaya gelmişler. Ali Karakuş, TIR şoförlüğü yaparken çok yerler, çok çeşitli insanlar görmüş. Dünyası genişlemiş. Toprağın sesini, kuşların dilini anlayan bir insan. Bütün çocuklarını okutmuş.

Nurgül ile Ergül

Ergül Karakuş Almanya’da Bochum şehrinde mali müşavirlik yapıyor. Nurgül Tosun ise Bochum’da avukat olarak çalışıyor. Ergül ve Nurgül benim yakın arkadaşlarım. İkisi de benim Emanet Çeyiz, Seninle Güler Yüreğim, Sarı Gelin, Anadolu’nun Evlatları, Haymatlos gibi belgesel romanlarımı severek okumuşlardı.

Ankara’da avukatlık yapan Berrak Çağlar 2015 yılında Almanya’ya geldiğinde Nurgül ile birlikte benim ziyaretime gelmişlerdi. Bu ziyaret sırasında Emanet Çeyiz’in sahiplerini ve Anadolu’daki 1915 canlı tanıklarını arama sürecimi sormuşlardı. Ergül ile bir araya geldiğimizde kaybolmuş, imi timi kalmamış Anadolu’nun Evlatlarını konuşurduk. Altı ay kadar önce babası Ali’nin anneannesi EŞE EBE’nin1915 yılında bir Ermeniyi kurtardığını, bu Ermeninin akıbetini merak ettiğini söylemişti.

Nurgül de babasının unutkanlık hastalığına yakalandığını, en yakın olayları unuttuğunu fakat çok gerilerde kalmış olan bazı olayları son iki yılda sık sık ayrıntılarıyla anlattığını söyledi. “Baban Ali Karakuş ne anlatıyor?” diye sordum. Nurgül başladı babasından annesinden duyduklarını anlatmaya.

Nurgül Tosun’un anlattıkları

“Babam  Mecitözü’nde ayakkabıcılık yapan Kirkor Diker adlı bir Ermeniyi anlatıyor. Kirkor Diker’in hanımının adı Vartuhi imiş, annem ona daima “Vartiye Abla” diye anlatır bize. Babamın ailesi Kayı Köyünde yeni bir ev inşa etmek için temel kazarlarken bir haç bulmuşlar. Babam bu haçı hiç atmadı. “Uğur getirir!” diyerek sakladı. Almanya’ya getirdi. Ben de bu haçı gördüm.

Bu haç beni çok düşündürdü. Demek ki Kayı Köyünde bir zamanlar Rumlar yaşamış. Peki ne olmuş bu insanlara? Nereye gitmiş bu insanlar? Ben kendi kendime bu soruları sormaya başladım. Babamın ayrıntılarıyla anlattığı olaylar bana inandırıcı gelmiyordu. Babamın hayal gördüğünü, hastalığı nedeniyle olayları karıştırdığını düşünüyordum.

Babam en çok anneannesi Ayşe Nine’nin kurtardığı bir Ermeni çocuktan bahsediyordu. Mecitözünde herkes Ayşe Nine’ye “EŞE EBE” diye hitap ederdi. Ergül Kardeşim nüfus kayıtlarından Eşe Ebe’nin doğum ve ölüm tarihlerini bulmuş. Buna göre Eşe Ebe 1874 yılında Köseeyyüp Köyünde doğmuş ve 1919 yılında vefat etmiş.

Esma Karakuş, kızları Birgül ve Nurgül. Kucaktaki bebek Nurgül Karakuş.

Eşe Ebe çevrede tanınan iyi bir ebeymiş. Çocuğu olmayan ya da hamile kalamayan gelinlere, kadınlara şifalı otlardan kendi yaptığı bir ilacı içirirmiş. Bu ilacı içen kadınlar bir yıl kadar sonra kucağında bir bebek, elinde de bir oğlak ya da bir koyunla Eşe Ebe’ye teşekküre gelirlermiş.

Köylerde, Mecitözü taraflarında ebeler doğumuna yardımcı olduğu çocukların anası sayılır. İnsanlar dünyaya gelirken kendine yardımcı olmuş olan ebeye saygı gösterir. Ebe ile çocuk arasında özel bir bağ vardır. Büyük ihtimalle Eşe Ebe hamile kalamayan Ermeni bir geline ilaç vermiş, bu gelin bu ilaç sayesinde hamile kalmış ve bir oğlan evladı dünyaya getirmiş. Bu çocuğun adı Agop imiş.

1915 soykırımı günlerinde ailesi ölüme giderken, gül bahçemizden bir gül kurtulsun, düşüncesiyle ailesi Agop’u Eşe Ebe’ye emanet vermiş. Eşe Ebe de Agop’u kendi evladı kabul ederek ölümden kurtarmış ve 3-4 yıl kadar Köseeyyüp Köyünde Agop’u saklamış.

Agop’un ailesinden hiç kimse kurtulmamış. Eşe Ebe Agop’u ölümden kurtarmış, saklamış, büyütmüş. Agop bizim ailemizin bir ferdi haline gelmiş. Eşe Ebe’nin ölümünden sonra bizim Karakuş Ailesi Agop’a kol kanat germiş. Onu hayata bağlamış. Agop’u kendisi gibi ölümden kurtulmuş bir Ermeni kadınla evlendirmişler.

Bu evlilikten Kirkor ve Durmuş adlı iki çocuk dünyaya gelmiş. Kirkor büyümüş ayakkabıcı olmuş. Mecitözü’nün tek ayakkabıcısıymış. Kirkor Usta, bizim aileden herkesin ayakkabılarını tamir eder, fakat para almazmış. Durmuş ise her nasıl olduysa ortalıktan kaybolmuş. İmi timi bulunamamış. Kirkor Usta, Vartuhi ile evlenmiş. Bu evlilikten iki kız bir oğlan dünyaya gelmiş. Kızlarının adları Siron ve Maryem, oğlanın esas adı Agop’muş, fakat onu herkes İsak diye tanırmış. Babamın anlattıklarını dikkatle dinliyor, sonra da “Anne babamın anlattıkları doğru mu? Sen bu ayakkabıcı Kirkor’u, hanımı Vartuhi’yi gördün mü?” diye soruyordum.

Annem “Evet, babanın anlattıkları doğru. Biz Köseeyüp köyünden Mecitözü’ne taşındığımız zaman Ayakkabıcı Kirkorların komşusu olduk. Ben Vartuhi’ye ‘Vartiye Abla!’ diye hitap ederdim,” diye cevap verdi.

Evlendikten sonra annemin yedi yıl kadar çocuğu olmamış. İlaç içmiş, adaklar sunmuş ve sonunda bir oğlan çocuğu olmuş, ama o beş gün sonra ölmüş. Bu ölümden sonra annem doktor tedavisi görmüş. Sağlığına kavuşmuş.  Tekrar hamile kalmış. Ablam Birgül dünyaya gelmiş ve yaşamış. Birgül ablam Vartiye Ablanın çocuklarının beşiğinde büyümüş. Vartiye Abla çocukları büyüdüğü için beşiği anneme uğur getirsin diye vermiş. Birgül ablam çocukken çok ağlarmış. Annem de ona bazen kızar bağırırmış. Kirkor Amca anneme, “Gelin, gelin! Sen bu çocuğu ne adaklarla aradın, buldun. Çocuğun ağrıyan acıyan bir yeri vardır, çocuğa kızma!” dermiş.

1915’te ölenler öldü. Hayatta Kalanlar ise ise bin bir zorluk için sıfırlanmış hayatlarını yeniden kurdular. Ayakkabıcı Kirkor onlardan biriydi.

Ergül’ün tahminlerine göre, Anadolu’da hayatta kalan Ermeniler 1969-1970 yılları sonrasında çocuklarını bir Ermeniyle evlendirmek, can güvenliklerini sağlamak için İstanbul’a göçmeye başlamışlar. Özellikle 1974 Kıbrıs Savaşı sonrasında Anadolu’da Hıristiyanlara karşı saldırılar artmış, can, mal, namus güvenliği tehlikeye girmiş. Bu yüzden Ermeniler, Süryaniler İstanbul’a göçmek zorunda kalmışlar.

Ayakkabıcı Kirkor Ailesi de tahminime göre 1974 yılında İstanbul’a göçmüş. İlk yıllarda arada sırada birbirlerini arayıp sormuşlar. Zamanla ilişkiler kopmuş. Özellikle Babamın öz dayısı Mehmet Küççük, (Lakabı PEDE’dir) İstanbul’a göçen Ayakkabıcı Kirkor ile telefonda konuşuyormuş. Pede’nin Zeynep ve Haydar adlı iki çocuğu varmış. Haydar, babamın dayıoğludur. Biz ona “Dayı” deriz.

Haydar, Ayakkabıcı Kirkor’un Fransa’ya giden kızlarıyla telefonla konuşurmuş. Bu bilgileri öğrendikten sonra Karakuş Ailesi’nin bir ferdi haline gelmiş olan Ayakkabıcı Kirkor’u, hanımı Vartiye Ablayı merak etmeye başladık. Biz bu aileyi nasıl bulabileceğimizi Ergül ile düşünmeye başladık. Ankara’daki avukat arkadaşım Berrak ile konuştuk. Berrak da merakla aramaya başladı. İstanbul’daki Ermeni Patrikhanesi’ne başvurdu. Patrikhane çok yardımcı oldu. Fakat bulamadı. Agos Gazetesine kayıp ilanı verdik. Sonuç alamadık. Umutsuzluğa doğru gittiğimiz bir anda aklımıza yeni bir düşünce geldi.“Bir de Kemal Hoca’ya soralım, ondan yardım isteyelim,” dedik.

Kemal Yalçın’ın aramaya katkısı

6 Temmuz 2020 günü Ankara’dan Avukat Berrak Çağlar’dan telefon geldi. “Kemal Hoca, tam senlik bir olay! Nurgül’ün babasının anneannesinin 1915’te kurtardığı Kirkor Diker adlı bir aileyi arıyorlar, bize yardımcı olabilir misin?” dedi.

“Memnuniyetle yardımcı olurum. Eğer elinizde bir fotoğraf varsa daha kolay bulabiliriz,” dedim. Kayıplar, aramalar benim hayatımda önemli yer almıştı. Heyecanlandım. Avukat Nurgül Tosun’a telefon ettim. Berrak Çağlar ile konuştuklarımı aktardım. Arama sürecini, neden aradıklarını, bir fotoğraf olup olmadığını sordum. “Kemal Hocam bir fotoğraf var!” dedi ve bana gönderdi. Aldığım bilgilere göre taslak bir arama metni yazdım. Bu metni Nurgül’e ve Ergül’e gönderdim. Okuyup düzelttiler ve yayın izni verdiler. 7 Temmuz 2020 günü, saat 11.00’de facebook sayfamda aşağıdaki arama ilanını yayınladım.

KAYIP ERMENİ AİLE ARANIYOR!

Merzifonlu Vahram Karabend. 1915’te 12 yaşındaymış. Felaketi bizzat yaşamış. Onun hayatını Seninle Güler Yüreğim adlı kitabımda anlattım. (Kemal Yalçın)

Karakuş Ailesi Büyük babaannelerinin 1915’te kurtardığı, hayatta kalan Ermeni Kirkor Ailesini arıyor!

ÇORUM ili MECİTÖZÜ ilçesinden KARAKUŞ Ailesi’nden Ergül Karakuş ile Nurgül Karakuş-Tosun babalarının anneannesi AYŞE’nin, namı diğer EŞE EBE’nin  1915’te ölümden kurtardığı, felaket günleri geçinceye kadar birkaç yıl sakladığı Ermeni DİKER ailesinden hayatta kalan Ermeni kardeşlerini ve  Ayakkabıcı KİRKOR DİKER’i arıyorlar!

Kirkor Diker, Mecitözü’nde ayakkabıcılık yaparken muhtemelen 1970 ile 1972 yılları arasında ailesiyle birlikte İstanbul’a göçmüştür. Bu bilgi kesindir.

Kirkor Diker’in hanımının adının Vartuhi Diker, mahallede “Vartiya” diye anılıyormuş. Mahalledeki komşularının adı  “KÜÇÇÜK”müş.

Kirkor ile Vartuhi Diker’in ikisi kız, biri oğlan üç evlatları varmış. Bu kızlardan birinin ya da bir kız torununun Fransa’da yaşadığı hakkında duyum alınmıştır.

Kirkor Diker ile Vartuhi Diker İstanbul’da Patrikhane yardımıyla aranmış ölü ya da diri bulunamamıştır. Ermeni mezarlıklarındaki kayıtlarda da bir iz yoktur.

Ergül Karakuş ile Nurgül Karakuş-Tosun’un ellerinde sadece aşağıdaki fotoğraf  vardır. Fotoğrafta soldan birinci önlüklü Sucu Nihat’ın oğlu Hasan’dır.

KİRKOR DİKER ile VARTUHİ DİKER’İ, KIZLARINI, TORUNLARINI, AKRABALARINI

Gören, duyan, bilen varsa insanlık namına lütfen bize haber veriniz! İlginize çok teşekkür ederiz.

Ergül Karakuş, Nurgül Karakuş-Tosun, Kemal Yalçın

İSTANBUL’DAN GELEN HABER

Arama ilanının facebook sayfamda yayınlanmasından üç saat sonra Berta Özkarabent kendini tanıttı, “Kemal Bey, aradığınız aileyi tanıyorum. 1998 yılında bizim evimize gelmiştiniz. Merzifonlu Vahram Karabent ve Amasyalı Ohan Öznat ile konuşmuştunuz. Kirkor Diker ailesi işte bu apartmanda kalıyorlardı. Vefat ettiler. Kızlarından bir Fransa’da yaşıyor,”  mesajını gönderdi.

Çok mutlu oldum. Berta Özkarabent’e çok teşekkür ettim. Sevinçli haberi hemen Nurgül’e ve Ergül’e ilettim. Onlar da “Kardeşlerimizi bulduk!” diye çok sevindiler. Bu sevinçli haberi, 8 Temmuz 2020 günü Facebook sayfamda aşağıdaki biçimde yayınladım.

Aranan Kirkor Diker Ailesi bulundu

Sevgili ve Değerli Dostlarım, sayfa arkadaşlarım, Mecitözü’nden Karakuş Ailesi’nin dördüncü kuşaktan evlatları Ergül & Nurgül Karakuş’un uzun yıllardan beri aradığı Ermeni Kirkor Diker Ailesi, sevgili kardeşimiz Berta Özkarabent sayesinde bulundu. Berta Kardeşimize çok teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz. “Dünya küçük, insanlık büyük! Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur,” demiş atalarımız.

Zaruhi, Alevi Mustafa ile evlenerek hayatta kalmış. Amasya ili, Filingirler adlı Alevi köyünde onu 1998 yılında buldum. Hayatını Seninle Güler Yüreğim’de anlattım. (Kemal Yalçın)

Bu arama olayı benim için çok büyük bir tesadüf oldu. 22 yıl önce, 1998 yılında Anadolu’da hayatta kalmış yaşlı Ermenileri arıyordum. Aramaya Amasya’dan başlamıştım. Amasya’nın Filingirler adlı bir Alevi köyünde Safiye Güner adlı yaşlı bir Ermeni kadın buldum. Alevi Mustafa ile evlenip hayatta kalmıştı. Esas adını sordum. “Benim adım Zaruhi! Annemin adı Zeytinya, babamın adı Nişan idi!” demişti. Sonra “Sen yangın yeri nedir, bilir misin?” diye sormuş, ağlayarak “Yad eller aldı beni / Taşlara çaldı beni!” türküsünü söylemişti.

Zaruhi Teyze, bana İstanbul’daki akrabası Ohan Özant’ın adresini vermişti. İstanbul’a geldim. Ohan Özant’ı Bakırköy’deki evinde buldum. Ohan Özant canlı tarihlerin bulunmasında bana çok yardımcı oldu. Çevresindeki canlı tarihleri çağırdı. Evin bir odasını doldurdular. 93 yaşındaki Vahram Karabent “1915’te seferberlik başladığında 10 yaşındaydım,” diye başlamıştı anlatmaya. Sözlerini “Sevgidir insanı insan yapan” diye bitirmişti.

Sonra Amasyalı Ohan Özant anlatmıştı hayatını. Sözlerini “Ben iyilik isterim, herkesi iyi görmeyi, sevmeyi, sevilmeyi isterim,” diye noktalamıştı.

Amasyalı Vahan Özant. 1998 yılında İstanbul Bakırköy’deki evinde buldum ve konutum. Anlattıklarını Seninle Güler Yüreğim’de yayınladım. (Kemal Yalçın)

Kayıp Kirkor Diker Ailesi’ni Ohan Özant’ın kızı Berta Özkarabent sayesinde buldum. Çok teşekkür ederim sana Berta Kardeşim! Şad şınorhagal yem! Sireli Hay Kuyris Berta!

Baban Amasyalı Ohan Özant’ın, Merzifonlu Vahram Karabent’in, Zaruhi Teyzenin, Ayakkabıcı Kirkor Diker’in, Vartuhi Diker’in, Oğulları İsak Diker’in ve kızlarının ruhları şad olsun! Sizleri saygı, sevgi ve şükranla anıyorum.

Amasyalı Ohan Özant’ın, Merzifonlu Vahram Karabent’in, Amasyalı Zaruhi Teyzenin son sözleri, vasiyetleri Seninle Güler Yüreğim adlı kitabımda bulunmaktadır. Sizleri saygı, sevgi ve şükranla anıyorum. Sizlerle birlikte güler benim yüreğim!

Kirkor Diker’in Paris’te yaşayan kızıyla konuşma

Berta Özkarabent’in Paris’teki telefon numarasını verdi. Bir gün sonra lütfen Paris’e telefon etmeyiniz. Çekiniyormuş!” dedi. Bunun üzerine Meline telefon etti. Ermenice olarak konuştu. Fakat Kirkor Diker’in çok yaşlanmış olan kızıyla konuşmak ve anlaşmak mümkün olmadı.

Fakat aranan aile bulunmuştu. Ergül ile Nurgül Karakuş İstanbul’a gidecekler, Kirkor Diker’in vefat etmiş olan İshak Agop’un hanımıyla konuşacaklar. Karakuş Ailesi’nin vefalı davranışını kutluyorum. Böyle vefalı insanlar oldukça dünyamız daha da güzelleşecek, hayat anlam kazanacaktır.

Bochum, 30 Temmuz 2020                            Kemal Yalçın